Recent Articles

29 Nisan 2013 Pazartesi

Kuran'da dünyanın yuvarlak olduğunun delilleri

29 Nisan 2013 Pazartesi - 0 Comments

Kuran'da bazı ayetlerden yola çıkarak dünyanın şeklinin düz olduğundan bahsedildiğine dair iddialar, hem Arapça kelime kökenleri hem de diğer ayetler baz alınarak çürütülmüştür.  Arapça bir kelime, birden fazla anlam taşımaktadır. Bu kelimelerin içerdiği her bir anlam, dönemin ilmine göre yorumlanabilmektedir ki bu Kuran'ın eşsiz mucizelerinden birisidir.

Dünyanın Düz Olduğuna Dair Ortaya Atılan Kuran Ayetleri
Yeri de yaydık, genişlettik ve oraya sağlam dağlar çaktık ve orada hikmetle ölçülmüş olarak her türlü nebatı yetiştirdik. (Hicr - 19)
Yeri de döşedik, oraya dengeyi sağlayacak sağlam ulu dağlar yerleştirdik. Orada, gönüller, gözler açan her çeşit bitkiden çiftler bitirdik. (Kaf - 7)
İlk ve ikinci ayette geçen yeri yaymak, genişletmek ve döşemek ifadesinin Arapça manası "MEDEDNÂHA"dır. Bu kelimenin kökeni, "MEDDE" kelimesinden türemiştir ve bu kelime uzatmak manasına gelir. Bu ayetlerde döşemek, yaymak kelimeleri yerkabuğu bazında anlatılmıştır. Fakat, düzlüğe dair hiçbir ifade bulunmamaktadır.
O kâfirler bakıp düşünmezler mi: (Mesela) deve nasıl yaratılmış? Gök nasıl kurulup uçsuz bucaksız yükseltilmiş? Dağlar nasıl da yeri tutup, dengeleyen direkler halinde dikilmiş. Yeryüzü nasıl yayılıp hayata elverişli kılınmış? (Ğaşiye - 17-20)
Bu ayetteki yayıldı fiilinin Arapçası "Sutihat"'tir. Bu fiil yüzey anlamında kullandığımız "Satıh" olarak da dilimize geçmiştir. Yüzey, fiziksel anlamda sadece iki boyutluluk anlamını taşımaz. Örneğin yumurtanın kabuğu bir yüzeydir, fakat bu yumurtanın oval bir şekli olduğu gerçeğini değiştirmez. Aynı şey dünyamız için de geçerlidir. (bkz: Yüzey)

Ardından yeri düzenlemiştir. (Naziat - 30)
Meali Diyanet İşleri tarafından yapılan bu ayetteki düzenlemiştir kelimesi, farklı meal yazarları tarafından yaydı, yuvarladı, serdi, döşedi ve yerleştirdi şeklinde de ifade edilmiştir. Kuran'da bu kısım Arapça diliyle "Dahv" olarak geçmektedir ki, bu "deve kuşu yumurtası" anlamına gelen udhiyye/udhuvve kökünden türemiştir. Bu ayette de, deve kuşu yumurtasının dünyamızın geoit yani tam düzgün küre olmayan, fakat küremsi, kutuplardan basık olan şeklinden bahsedilmiştir. 

Dünyanın Dönüşüne ve Şekline Dair Açık Ayetler
Kuran'da dünyanın sadece şekliyle değil, dönüşüyle ilgili de açıklayıcı ayetler mevcuttur. Neml süresindeki bir ayet, dünyanın dönüşünü tarif ederken, kimileri için aynı zamanda kıtaların ayrışmasını da anlatmaktadır.
Dağları yerinde donmuş gibi durur görürsün, oysa onlar bulutlar gibi geçerler. Bu her şeyi sağlam tutan Allah’ın işidir. Doğrusu O, yaptıklarınızdan haberdardır.
(Neml - 88)
Bu ayette bulutların hareketi gibi, dağların da hareket ettiği ifadesi, dünyanın dönmesinden başka bir fiille açıklanamaz. Ayrıca 1912 yılında ortaya atılan Kıta Kayması Teorisi veya Levha Hareketleri, büyük Pangea kıtasından, günümüzün süperkıtasını oluşturduğu tespitinden yola çıkmıştır. Nitekim Pangea'nın ayrılarak bugünkü şekline kavuşması uzun vadede, bulutların hareketi şeklinde olmuştur.  (bkz: Pangea animasyonu)


Kadın Peygamber var mıdır? Yoksa, neden yoktur?

Hadis kaynaklı bazı rivayetlere göre Havvâ, Âsiye, Musa'nın annesi ve Meryem'in nebi yani peygamber olduğuna dair bilgiler olsa da, temelinde güçsüzdür. Nitekim Kuran'da Nahl süresinin 43. ayetindeki erkek vurgusu, kadın peygamberin olmadığını açıkça göstermektedir.
Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun. (Nahl - 43)
Niçin Kadın Peygamber yoktur?
Hz. Âdem'den,  Hz. Muhammed'e kadar her peygamber, görev süresi boyunca çetin şartlarla mücadele etmiş, Allah'ın dinini yaymak için nice eziyetler çekmiş, bu uğurda canından bile olmuştur. Örneğin Hz. Zekeriya sığındığı ağaç ile birlikte kesilerek vahşi bir şekilde öldürülmüştür. Oğlu Hz. Yahya'da benzer bir şekilde İsrailoğulları tarafından şehit edilmiştir. Hz. Peygamberimiz de dahil olmak üzere daha birçok peygamberimiz, öldürülmemiş olsalar da, bir insanın kaldırabileceği yükün hudutlarını zorlayacak derecede eziyet çekmişlerdir. Hz. Muhammed, yedi evladının altısının ölümünü görmüş, küçük yaşlarda kaybettiği çocuklarını kendi elleriyle gömmüştür. Peygamberler tebliğ süreleri boyunca, fiziksel ve duygusal anlamda büyük yükler üstlenmiştir. Nitekim kadınlar bu anlamda erkeklere oranla daha kırılgandır. Allahü teâlâ'nın, kadınları böyle ağır bir yükten sakındığı için onlara peygamberlik vasfı vermemiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Fakat şu ayrım iyi yapılmalıdır ki, kadın peygamberin olmayışı, onların fikirlerinin bir temsili olmadığı anlamına gelmez. Hz. Meryem, Hz. Asiye, Hz. Hacer gibi peygamberlerin tebliğine büyük katkılarda bulunmuş olan kadınlar, sadece bu anlamdaki vazifeleriyle değil, onurlu ve vicdani yaşamlarıyla birer örnek teşkil etmektedirler. Ayrıca bazı uydurma hadisler üzerinden cinsiyet ayrımcılığı yapıldığına dair oluşabilecek düşüncelere en iyi cevap şu ayeti kerime ile net bir şekilde verilebilir.
Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.(Hucurat - 13)
Bu ayeti kerimeden de anlaşılacağı üzere, Allah katında üstünlük cinsiyet farkı değil, takva farkındadır.

12 Nisan 2013 Cuma

Kuran'da Matematik hatası var mı?

12 Nisan 2013 Cuma - 0 Comments

Kuran’da matematiksel bir hata olduğu, miras paylaşımı konusunda Nisa Suresi 11.ayettinde bildirilen oranların çelişki oluşturduğu yönünde bir iddia bulunmaktadır. İddiaya konu olan ayet şöyle:

İddia olarak şöyle bir örnek veriliyor “Bir adam ölür ve geride bir anne, bir baba, üç kız evlat ve bir de eş bırakır. Miras nasıl paylaşılacak?” Yukarıdaki ayette verilen oranlardan yola çıkarak bir hesap yapılıyor. “1/6 + 1/6 + 2/3 + 1/8 = 1,125” Oranların toplamı 1,125 çıkıyor. Yani oran 1,0 dan büyük, bu durumda Kuran’da matematiksel bir hata olduğu iddia ediliyor.

Bazı meallerde “(Ölenin) Bir çocuğu varsa” ifadesi “(Ölenin) çocuğu varsa” olarak çevriliyor. Ayette geçen ifade “Veledün” dur. Bu bir çocuk demek. Eğer iki çocuk kastedilseydi “Veledeyn”, ikiden fazla çocuk kastedilseydi “Evladun” ifadesi kullanılırdı. Burada bir çocuk kastedilmektedir. Dolayısıyla eğer tek bir çocuk varsa, bu durumda anne ve babanın her birisine 1/6 hisse vardır. Fakat yukarıdaki iddia için kullanılan örnekte üç kız çocuğundan söz edilmektedir. Dolayısıyla bu durumda anne ve babaya 1/6 hisse kalmaz. Buna göre yapılan hesapta ise yukarıdaki gibi oranlar toplandığında 1’den büyük bir oran çıkmaz. 

Kuran ile ilgili ortaya atılan iftiraların tümünün, Türkçe meallerden yola çıkılarak düz mantıkla yapıldığını bir kez daha görmüş olduk. Fakat bahsi geçen ayetlerin Arapça kelime kökenlerini araştırmış olsalar, yüce kitabımızda en ufak bir çelişki ya da yanlış olmadığını göreceklerdir.

9 Nisan 2013 Salı

Hz. Zülkarneyn ve güneşin balçığa batma hadisesi

9 Nisan 2013 Salı - 0 Comments

Kehf süresinin 86. ayetinde geçen Hz. Zülkarneyn ile alakalı kısım, bazı çevreler tarafından çarpıtmalı ifadelerle gerçek manasından saptırılmaya çalışılmış ve Kuran'ın hak kitap olmadığı şeklindeki iddialara delil olarak gösterilmiştir. Fakat Kuran'ın anlam bakımından derinliğini anlamaya niyeti olmayan ve sadece işine gelen meale göre yorum yapan zihniyetlerin yapmış olduğu tarihsel hataya bir kez daha değinme ihtiyacı duyuyoruz.

Öncelikle bahsi geçen ayeti bir hatırlayalım.
Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik. (Diyanet)
Ayette anlatıldığı gibi olay, Allah tarafından Hz. Zülkarneyn'in gözüyle anlatılmıştır. Ayeti tarafsız ve objektif bir gözle inceleyecek olursak;

Kelime anlamı bazında inceleme
Güneşin gerçek anlamındaki batma eylemi 'Gareke'dir. Birşeyin batması, gömülmesi anlamında 'gark olmak' şeklinde dilimizde de kullanılır. Kehf 86. ayette bahsi geçen 'güneşin battığı yer' bahsindeki kısım 'magribe eş şemsi' olarak geçer ki, 'magribe' kelimesi batıda bir yer anlamına gelmektedir. Araplar tarafından Kuzeybatı Afrika bölgesinin Mağrip adıyla anılması da,bu savımızı desteklemektedir. (bkz: Mağrip)

Bulanık, çamurlu anlamına gelen 'hamietin' kelimesi de 'fi aynin hamietin' yani 'bulanık bir pınarda' şeklinde yorumlanır. Yani Hz. Zülkarneyn güneşi bulanık bir pınarda batıyormuşçasına görmüştür.

Eski Tefsirlere göre inceleme
800'lü yıllarda yaşamış olan Taberi tefsirinde, bu ayet aynen şu şekilde yorumlamıştır.
Âyet-i Kerimede, Zülkarneyn´in, güneşin kara balçıklı bir gözeye battığını gördüğü zikredilmektedir. Âyet-i Kerime, güneşin gerçekten bir şeye battığını değil, Zülkarneyn´in, güneşi batarken görme şeklini tasvir etmektedir. Bir insan deniz kenarında durup güneşin batışını seyrettiğinde onu, denizin içine batıyormuş gibi görür. İşte Zülkarneyn´in durumu da bunun gibidir.

Mantıksal anlamda inceleme 
Şayet bu ayet insan perspektifiyle yazılmış olsaydı ve güneşin gerçekten dünyada bir yerlerde battığı belirtilmek istenseydi, yakıcı ve ateş dolu olduğu bilinen güneşin suya battığında söneceği ihtimali elbette düşünülebilir ve battığı maddenin kara balçıklı, yani bulanık, kirli bir suda batmasının mantıksız olabileceği çıkarımı yapılarak böyle bir ayet ortaya konmazdı.
Hz. Zülkarneyn'in orada bir millete rastladığı şeklindeki kısım, güneşin kara balçıklı suda batıyormuşçasına tarif edilmesinin sebeplerini de açık bir şekilde ortaya koymakta. Güneşin suda batıyormuşçasına tarif edilmesi, o milletin büyük bir denize kıyısı olan bir topluluk olduğunu ortaya koymaktadır.
Kızıldeniz, Mekke'ye 75 km. uzaklıkta bir konumdadır.. Yani Hz. Muhammed'in veya sahabesinin ömrü hayatında mutlaka deniz görmüşlüğü vardır. O bölgeden bakıldığında da güneş, battığı esnada Kızıldeniz'in içinde batıyormuşçasına bir izlenim vermektedir. Yani o dönemlerde Kuran'ı okuyanlar, güneşin denize batıyor gibi göründüğünü fakat gerçek anlamında batmadığını bilmektedirler. 

Ayrıca, 9. yüzyılda güneşin kendi etrafında döndüğünü tespit eden Müslüman astronom el-Fergani'de elbette güneşin dünyada batmadığının bilinciyle bu şekilde bir tespitte bulunmuştur.
Kehf süresinin 86. ayetiyle alakalı şüphelere dair Caner Taslaman'ın yorumunu da izlemenizi tavsiye ederiz.

Template information

Subscribe

Donec sed odio dui. Duis mollis, est non commodo luctus, nisi erat porttitor ligula, eget lacinia odio. Duis mollis

© 2013 İslam Hakikattir. All rights reserved.
Designed by SpicyTricks